Ads

Wednesday, October 2, 2013

Tom Clancy's Splinter Cell: Blacklist

Tom Clancy’s Splinter Cell: Blacklist


2002 yılında çıkan ilk Splinter Cell oyununu benim gibi bilgisayarı çalıştırmayan var mı? Varsa çaylar benden. Hakikaten hatırlıyorum da korsan cdleri Mehmet abiden alırken “Genç çalışmazsa geri almam, haberin olsun” demişti de inanmamıştım. Ancak 2 sene sonra oynayabilmek kısmet olmuştu. Tabii 2 sene boyunca stealth action adına ne müthiş bir oyun kaçırdığımı daha sonra anlamıştım. Sonraki oyunlarda Splinter Cell benim için müthiş, defalarca oynanası bir oyun haline gelmişti. Double Agent’ı bile çok sevmiştim. Ta ki Conviction’a verdiğim paraya acıyana dek… Ubisoft seriye heyecan katacağız diye “içine nasıl ederiz” formülünü oyuna uygulaya dursun gözler çoktan bir sonraki Splinter Cell oyununa çevrilmiş, bakalım bu kez ne halt edecekler diye beklerken Blacklist çıkageldi… Ah eski heyecan, eski topraklar, güvenli sular. Özlemişim be Sam Fisher.



Dur bakayım hacı, şurda bir kıl dönmesi var sanki. Berberin kim senin?
Amerika Askerlerini Çeksin, Yoksa Biz Yapacağımızı Biliriz

Splinter Cell oyunlarında konu pek aranmaz aslında ama Ubisoft özellikle son üç oyundur iyice bu işe takmış durumda. Blacklist’te gizemli bir askeri grup Amerika’nın diğer ülkelerdeki askerlerini geri çağırması ve hiçbir ülkenin içişlerine karışmaması uyarısında bulunuyor ve bu uyarılarını da orayı burayı patlatarak yapıyorlar. Tabii en büyük saldırı için belli bir zaman limitimiz olmazsa olmaz. Barışçıl olmasa da etkili. Biz de artık Fourth Echelon’un bir parçası olarak operasyondan operasyona koşuyor ve Blacklist’in ardında hangi güçler at koşturuyor (dilerseniz siz top koşturabilirsiniz) bulmaya çalışıyoruz.


Öncelikle şunu bir açığa kavuşturalım. Splinter Cell: Blacklist için Ubisoft oyunu nasıl oynamak isterseniz o şekilde oynayabileceksiniz diye bas bas bağırmıştı. Adamların hakkını yememek lazım. Hakikaten seçtiğiniz zorluk seviyesine göre oyun aksiyon oyunundan gerçek bir gizlilik oyunana doğru çehresini değiştiriyor. İlk iki zorluk seviyesini zaten saymıyorum. Eğer gerçekten alet edevatınızı kullanarak kendinizi gizliden gizliye iş yapan bir casus olarak görmek istiyorsanız Realistic ve Perfectionist zorluk seviyelerinden uzaklaşmamak gerekiyor. Forumlarda gördüğüm kadarıyla oyun “çok kolay yeaaa” diye artistlik yapan insancıkları bu zorluk seviyelerinde oynarken de görmek isterim açıkası. Conviction’da önüne geleni vurmak zorunda kalan ben, bu oyunda doğrudan Perfectionist’e atladım (mazoşist stayla). PC’yi bilmiyorum ama PS3′te Perfectionist zorluk seviyesinde sıcak çatışmalara girmek tam anlamıyla ölüm demek. Belki yapay zeka çok değişmiyor ama bir bilemediniz iki mermide iniyorsunuz aşağı. O yüzden “stealth action” hissini yaşayamamaktan korkan eski Splinter Cell oyuncuları varsa gönüllerini ferah tutabilirler. Blacklist’in eski oyunlara bu “gizlilik” olayına nazaran en büyük farkı bazı belli bölümlerde ne yaparsanız yapın sizi çatışmak zorunda bırakması. Hani Splinter Cell’in verdiği en güzel his bölümü başarıyla bitirdiğinizde kimsenin ruhunun bile sizin orada olduğunuzun farkında olmamasıdır ya, Blacklist bu eski alışkanlığı kısmen geri getirse de birilerinin siz ne yaparsanız yapın varlığınızın farkında olmaları pek de hoş değil.



Şişt, Briggs, olm çatalın görünüyor ha.
Komutan Shephard, aman pardon Komutan Sam

Pekala, gönüllere su serptiğimize göre artık Blacklist’in dolu dolu içeriğine geri dönebiliriz. Neden böyle bir başlık attığımı da oyuna girer girmez anlayacaksınız zaten. Mass Effect’e benzer bir şekilde bölüm aralarını Paladin adlı uçağımızda geçiriyoruz ve bu esnada serbest bir şekilde dolaşabiliyor, uçağın bölümlerine yayılmış mürettabatımızla etkileşime geçebiliyoruz. Tabii ki bu etkileşim Mass Effect’teki gibi RPG vari olmasa da ufak çapta muhabbet edebilme imkanımız var. Hem kişilerle konuştukça onların bize vereceği yan görevlere ulaşmak da mümkün. Yan görevleri yapma zorunluluğunuz yok ama oyunumuz para kazanma ve bu paraları uçağın belli bölümlerini ve ekipmanlarımızı geliştirme üzerine kurulu. oyun oyna Yani ne kadar çok para o kadar iyi ekipmanlar. Burada ipin ucu biraz kaçıyor… Özellikle oyunun ortasından sonra ekipmanlarımız o kadar iyi hale geliyor ki Perfectionist zorluk seviyesinde bile alet edevatlarınız kullanarak suya sabuna dokunmadan ilerleme imkanınız olabiliyor. Yine de düşmanları bu aletlerle indirmek delicesine eğlenceli. Gaz bombaları, Flash, Frag ve Ses bombalarımız yine mevcut. Bu ekipmanlar arasında en çok sevdiğim tabii ki Tri-Rotor. Bu mini helikopter vari uçan robotla hem keşif yapabiliyor, hem de bayıltıcı oklarını kullanabiliyorsunuz. Yalnız düşmanlara çok yaklaşmamak lazım, vicdansızlar attığınız okların sesine bile dönüp bakabiliyor.


bir önceki yazımı arma 3 indir hakkındaydı



Tom Clancy's Splinter Cell: Blacklist

No comments:

Post a Comment