Ads

Monday, October 14, 2013

jungle heat

eşi benzeri bulunmayan bir oyun daha bizlerle, jungle heat oyunu android mağazası dışında sadece bu sitede sizlerle,  jungle heat oyunu dünya çapında en iyi oyunlardan birisidir. klavyenin W-A-S-D tuşları ve mause sol tuşu ile oynanmaktadır. Oyun esnasında ateş etmek için mause tuşlarını kullanabilirsiniz. Sağ sol ve zıplamak için W sola gitmek için a sağa gitmek için d aşağıya eğilmek için kullanmalısınız. Jungle heat hakkında hilelere sahip olmak için bizi mutlaka takip edin. ilerleyen zamanlarda bu oyunun hilelerini size tek tek paylaşacağız.



jungle heat

Tuesday, October 8, 2013

Need For Speed Film Fragmanı

Need For Speed Film Fragmanı



2012 yılında duyurulan Need For Speed filminin fragmneed for speed film izle1 Need For Speed Film Fragmanı


anı yayınlandı! Çekimlere başlandığının üstünden 16 ay geçen filmin tanıtım videosunda tıpkı oyunlarda olduğu gibi aksiyon ve adrenalin doruk noktalarda.


Scott Waugh’un yönetmenliğini yaptığı Need For Speed’in vizyona giriş tarihi 14 Mart 2014 olarak duyuruldu. Başrollerini Michael Keaton, Imogen Poots, Dominic Cooper, Aaron Paul ve Rami Malek gibi isimlerin üstlendiği filmin senaryosunu yapımcılığını üstlenen John Gatins, George Gatins ile birlikte hazırladı.



Filmi özetlemek gerekirse; hapisten çıktıktan sonra eski ortağından intikam almak için ülkeler arası gerçekleşen bir araba yarışına katılan sokak yarışçısının hikayesine tanıklık edeceğiz.




Need For Speed Film Fragmanı

Wednesday, October 2, 2013

Tom Clancy's Splinter Cell: Blacklist

Tom Clancy’s Splinter Cell: Blacklist


2002 yılında çıkan ilk Splinter Cell oyununu benim gibi bilgisayarı çalıştırmayan var mı? Varsa çaylar benden. Hakikaten hatırlıyorum da korsan cdleri Mehmet abiden alırken “Genç çalışmazsa geri almam, haberin olsun” demişti de inanmamıştım. Ancak 2 sene sonra oynayabilmek kısmet olmuştu. Tabii 2 sene boyunca stealth action adına ne müthiş bir oyun kaçırdığımı daha sonra anlamıştım. Sonraki oyunlarda Splinter Cell benim için müthiş, defalarca oynanası bir oyun haline gelmişti. Double Agent’ı bile çok sevmiştim. Ta ki Conviction’a verdiğim paraya acıyana dek… Ubisoft seriye heyecan katacağız diye “içine nasıl ederiz” formülünü oyuna uygulaya dursun gözler çoktan bir sonraki Splinter Cell oyununa çevrilmiş, bakalım bu kez ne halt edecekler diye beklerken Blacklist çıkageldi… Ah eski heyecan, eski topraklar, güvenli sular. Özlemişim be Sam Fisher.



Dur bakayım hacı, şurda bir kıl dönmesi var sanki. Berberin kim senin?
Amerika Askerlerini Çeksin, Yoksa Biz Yapacağımızı Biliriz

Splinter Cell oyunlarında konu pek aranmaz aslında ama Ubisoft özellikle son üç oyundur iyice bu işe takmış durumda. Blacklist’te gizemli bir askeri grup Amerika’nın diğer ülkelerdeki askerlerini geri çağırması ve hiçbir ülkenin içişlerine karışmaması uyarısında bulunuyor ve bu uyarılarını da orayı burayı patlatarak yapıyorlar. Tabii en büyük saldırı için belli bir zaman limitimiz olmazsa olmaz. Barışçıl olmasa da etkili. Biz de artık Fourth Echelon’un bir parçası olarak operasyondan operasyona koşuyor ve Blacklist’in ardında hangi güçler at koşturuyor (dilerseniz siz top koşturabilirsiniz) bulmaya çalışıyoruz.


Öncelikle şunu bir açığa kavuşturalım. Splinter Cell: Blacklist için Ubisoft oyunu nasıl oynamak isterseniz o şekilde oynayabileceksiniz diye bas bas bağırmıştı. Adamların hakkını yememek lazım. Hakikaten seçtiğiniz zorluk seviyesine göre oyun aksiyon oyunundan gerçek bir gizlilik oyunana doğru çehresini değiştiriyor. İlk iki zorluk seviyesini zaten saymıyorum. Eğer gerçekten alet edevatınızı kullanarak kendinizi gizliden gizliye iş yapan bir casus olarak görmek istiyorsanız Realistic ve Perfectionist zorluk seviyelerinden uzaklaşmamak gerekiyor. Forumlarda gördüğüm kadarıyla oyun “çok kolay yeaaa” diye artistlik yapan insancıkları bu zorluk seviyelerinde oynarken de görmek isterim açıkası. Conviction’da önüne geleni vurmak zorunda kalan ben, bu oyunda doğrudan Perfectionist’e atladım (mazoşist stayla). PC’yi bilmiyorum ama PS3′te Perfectionist zorluk seviyesinde sıcak çatışmalara girmek tam anlamıyla ölüm demek. Belki yapay zeka çok değişmiyor ama bir bilemediniz iki mermide iniyorsunuz aşağı. O yüzden “stealth action” hissini yaşayamamaktan korkan eski Splinter Cell oyuncuları varsa gönüllerini ferah tutabilirler. Blacklist’in eski oyunlara bu “gizlilik” olayına nazaran en büyük farkı bazı belli bölümlerde ne yaparsanız yapın sizi çatışmak zorunda bırakması. Hani Splinter Cell’in verdiği en güzel his bölümü başarıyla bitirdiğinizde kimsenin ruhunun bile sizin orada olduğunuzun farkında olmamasıdır ya, Blacklist bu eski alışkanlığı kısmen geri getirse de birilerinin siz ne yaparsanız yapın varlığınızın farkında olmaları pek de hoş değil.



Şişt, Briggs, olm çatalın görünüyor ha.
Komutan Shephard, aman pardon Komutan Sam

Pekala, gönüllere su serptiğimize göre artık Blacklist’in dolu dolu içeriğine geri dönebiliriz. Neden böyle bir başlık attığımı da oyuna girer girmez anlayacaksınız zaten. Mass Effect’e benzer bir şekilde bölüm aralarını Paladin adlı uçağımızda geçiriyoruz ve bu esnada serbest bir şekilde dolaşabiliyor, uçağın bölümlerine yayılmış mürettabatımızla etkileşime geçebiliyoruz. Tabii ki bu etkileşim Mass Effect’teki gibi RPG vari olmasa da ufak çapta muhabbet edebilme imkanımız var. Hem kişilerle konuştukça onların bize vereceği yan görevlere ulaşmak da mümkün. Yan görevleri yapma zorunluluğunuz yok ama oyunumuz para kazanma ve bu paraları uçağın belli bölümlerini ve ekipmanlarımızı geliştirme üzerine kurulu. oyun oyna Yani ne kadar çok para o kadar iyi ekipmanlar. Burada ipin ucu biraz kaçıyor… Özellikle oyunun ortasından sonra ekipmanlarımız o kadar iyi hale geliyor ki Perfectionist zorluk seviyesinde bile alet edevatlarınız kullanarak suya sabuna dokunmadan ilerleme imkanınız olabiliyor. Yine de düşmanları bu aletlerle indirmek delicesine eğlenceli. Gaz bombaları, Flash, Frag ve Ses bombalarımız yine mevcut. Bu ekipmanlar arasında en çok sevdiğim tabii ki Tri-Rotor. Bu mini helikopter vari uçan robotla hem keşif yapabiliyor, hem de bayıltıcı oklarını kullanabiliyorsunuz. Yalnız düşmanlara çok yaklaşmamak lazım, vicdansızlar attığınız okların sesine bile dönüp bakabiliyor.


bir önceki yazımı arma 3 indir hakkındaydı



Tom Clancy's Splinter Cell: Blacklist

Arma 3 indir

Arma 3 indir


Bohemia Interactive dediğimizde aklımıza her zaman gerçekçi savaş oyunları geliyor. Operation Flashpoint ile adını duyuran bu firma Arma serisi ile de askeri simülasyon oyunları geliştirmekte bir numaraya yükseldi. Mart ayında alfa sürümüyle karşımıza çıkan ve bizim de o versiyon üzerinden izlenim yazısı yazdığımız Arma 3 geçtiğimiz hafta piyasaya sürüldü. Ama ne yazık ki Bohemia Interactive’in oyun çıkmadan yaptığı açıklamada belirttiği gibi oyunda ana senaryo henüz bulunmuyor. Firma ana senaryonun oyuna yakın bir zaman zarfında 3 adet bedava indirebilir içerikle ekleneceğini belirtiyor. Peki tüm savaş oyunları severlerin merakla beklediği Arma 3 şu anda ana senaryosu olmadan da oynanabilir kalitede olmayı başarmış mı, gelin birlikte bir göz atalım.



Düşmanın nerede olduğunu söyle de bir kurşunla indireyim.

Yunan adalarında tatil mi savaş mı?


Arma 3′te henüz ana senaryo olmadığı için direkt olarak oynanış hakkında bilgilere ve oynanıştaki yeniliklere geçmek istiyorum. Piyade olarak oynanış Arma 2′ye göre oldukça zevkli olmuş; oynanış biraz daha hızlı ve askerlerin animasyonları ise göz dolduruyor. Ayrıca artık askerleriniz robot gibi konuşmuyorlar, olan olaylar karşısında tepkiler veriyorlar ve atmosfere katkı sağlıyorlar. Yapay zeka da Arma 2′ye göre epey geliştirilmiş, verdiğiniz emirleri harfiyen yerine getiriyorlar ve saldırı olduğu zaman yere yatıyorlar ve saklanıyorlar. Su altında geçen görev de çok eğlenceli, artık su altına dalabiliyorsunuz ve yüzebiliyorsunuz. Araç dinamikleri de yine geliştirilmiş, Arma 3 araç fizikleri için nVidia’nın PhysX sistemini kullanıyor ve dolayısıyla araçlar çok gerçekçi bir sürüş deneyimi yaşatıyorlar. Helikopterlerin dinamikleri ise firmanın bir önceki oyunu Take On Helicopters’ten alınmış.



Karşıdaki dağları top atışlarıyla bir güzel dövün.

Oyunda şu anda hali hazırda bulunan görevlerden yola çıkarak yorum yapacak olursak Arma 3′ün sunduğu görev sistemi de epey gelişmiş. Görevleri her oynadığınızda farklı şeyler oluyor. Görevler oldukça dinamik hazırlanmış; örneğin bir görevde bir binayı patlatmanız gerekiyor ancak o binaya gidene kadar patlayıcılarınız biterse o görev iptal ediliyor ve size farklı bir görev veriliyor. Bu nedenle şu anda oyunda bulunan görevler bile sizi saatlerce bilgisayar başına bağlayabiliyor. Oyunun kullanıcı arayüzü de elden geçirilmiş, artık kolaylıkla istediğiniz her şeyi yapabiliyorsunuz. Oyunda oldukça rafine bir hale getirilmiş ve seriye ilk defa Arma 3′le başlayacaklar için oldukça kullanıcı dostu bir oyun ama yine de unutmayın bu oyun bir simülasyon ve hatayı affetmiyor. Yapacaklarınızı planlamalı ve ona göre hareket etmelisiniz zira bir kurşun bile ölmenize yetiyor. Envanter sistemi de Arma 2′ye göre epey değişmiş ve yine kullanışlı bir hale gelmiş. Hatta artık öldürdüğünüz askerlerin giysilerini bile alıp kendi üzerinize giyebiliyorsunuz. Ne işe yarayacağı henüz belli değil ama belki ana senaryoda aynı Hitman oyunlarında olduğu gibi düşman üssüne sızma görevleri olabilir.


bir önceki yazımız The King Of Fighters XIII Steam Edition hakkındaydı



Arma 3 indir

The King Of Fighters XIII Steam Edition

The King Of Fighters XIII Steam Edition


PC’lerde dövüş oyunlarını oynamak eğlenceli olmaz derlerdi bir zamanlar hatırlıyorum, ama 90′lı yıllarda konsollar henüz yaygınlaşmadan dövüş oyunları çok güzel oynanıyordu PC’lerimizde. Street Fighter’lar, Mortal Kombat’lar çok güzel bir şekilde PC’de de oynanıyordu. 2000′li yıllara gelindiğinde ise konsollar yaygınlaştı ve PC’lere dövüş oyunu çıkmaz oldu. Artık PC kullananlar da umutlarını dövüş oyunlarından kesmişti ki Street Fighter IV’ün PC’ye çıkması ve onun üstün başarısı ile birlikte dövüş oyunları da PC’ye teker teker dönüş yapmaya başladı. Street Fighter’ı Mortal Kombat izledi, Mortal Kombat’ı da Skullgirls derken şimdi de arcade makinelerinin gözde firması SNK Playmore’un The King Of Fighters XIII’ü de PC’lere adım attı. Hatta öyle bir adım attı ki oyunun adı bile The King Of Fighters XIII Steam Edition olarak değiştirildi.



Bu zıkkımı içeceğinize gidin ayran için.

3 vs. 3 dövüşlerin ustasıyım, dövüşçülerin kralıyım!


Ne yalan söyleyeyim The King Of Fighters XIII’ün PC’ye gelmesine en çok sevinen insanlardan biriyim çünkü The King Of Fighters serisini uzun yıllar önce arcade makinelerinde oynardım okuldan çıktığım zamanlarda, 2 boyutlu dövüş oyunları arasında her zaman ayrı bir yere sahip olan The King Of Fighters’ın 13. versiyonu 2 yıl önce konsollar için piyasaya sürülmüştü. Şimdi ise Steam Edition adıyla PC’lerimizde. Oyun, konsollara çıktığı zaman tüm sitelerden ve dergilerden iyi notlar almıştı ancak net kodunda olan problemler yüzünden de oldukça eleştirilmişti. Yapımcı SNK Playmore oyunun PC versiyonunda net kodunun elden geçirildiğini belirtiyor peki ama bu gerçekten de doğru mu? Buna ilerde değineceğim ama ilk önce oyunda neler bulunduğunu bir bakalım.


Arcade modu: Bu modda istediğiniz 3 dövüşçüyü seçip takımınızı oluşturuyorsunuz ve karşınızda çıkan takımları ve o takımlardaki dövüşçüleri yenip mutlu sona ulaşmaya çalışıyorsunuz. Her dövüş oyununda bulunması gereken ve oldukça da zevkli bir mod.


Story (hikaye) modu: Bu modda ise oyunun hikayesini çizgi film tarzı animasyonlarla izliyor ve dövüşe sıra geldiği zaman kontrolü ele alıyor ve dövüşüyorsunuz. Her ne kadar dövüş oyunlarında hikaye modlarını sevsem de bu oyundaki hikaye modu bana oldukça sıkıcı geldi, bunda da en büyük etmen sanırım seslendirmelerin olmaması, olan biten hikaye size yazılarla anlatılıyor ve heyecansız bir şekilde ekrana bakıp duruyorsunuz. Hikaye Ash Crimson adlı oyunun ana karakterinin başından geçenleri anlatıyor, ama dediğim gibi hikaye sizi oyuna bağlayan etmenlerden birisi değil ne yazık ki.



Geliyorum düşürme beni sakın yakala.

Versus (iki kişi) modu: Aynı bilgisayarda 2 kişinin dövüş yapmasına imkan veren veya bilgisayara karşı tek bir maç yapmak istediğinizde gireceğiniz mod.


Online (çok oyuncu) modu: Bu mod oyunun çok oyunculu modu; internet üzerinden dünyanın farklı yerlerinde bulunan oyuncularla bu modda dövüşler yapabiliyorsunuz. SNK Playmore’un net kodu hakkında dedikleri de tamamiyle doğru. Steam alt yapısını kullanan oyunun çok oyunculu modları hemen hemen sorunsuz çalışıyor ve fazla lag yaşamadan rahatlıkla dövüşlerinizi yapabiliyorsunuz. Oyunu oynayanların sayısı da şu anda oldukça fazla, rahatlıkla kendinize rakip bulabiliyorsunuz. Eğer dövüş oyunlarını çok oyunculu modlarda oynamayı sevenlerdenseniz The King Of Fighters XIII Steam Edition’ın yeni favori dövüş oyununuz olacağı kesin. Bu arada Online modu altında, Ranked Match (resmi maç, dövüş skorunuz sıralamayı etkiliyor), Player Match (normal maç, dövüş skorunuz sıralamayı etkilemiyor) ve Friend Match (arkadaşlarınızla dövüş yapmak için, dövüş skorunuz sıralamyı etkilemiyor) seçenekleri de bulunuyor.


bir önceki yazımız  Total War: ROME II hakkındadır



The King Of Fighters XIII Steam Edition

Total War: ROME II

Total War: ROME II


Sega’yı tebrik mi etsem yoksa yersem mi bilemiyorum. Elinde iki tane büyük strateji kozu var. Biri Company of Heroes 2, diğeri ise Total War. Strateji severlerin gönlünde taht kurmuş bu iki delicesine ismin bu sene gelen devam oyunlarıyla bekleneni veremeyişi ya Sega’nın bahtsızlığı, ya da oyuncuların bu oyunlardan beklentilerinin hayli yüksek olması. Total War fanları bu yazıyı okuduktan sonra ne der bilmiyorum ama baştan söyleyeyim Total War oyunları arasında sanırım en zayıf halka Rome II olmuş…


Sen de mi Brutus?


Savaşlar meydanlarda değil kağıt üzerinde kazanılır derler. Mürekkebiniz, stratejiniz ve ekonominiz ne kadar sağlamsa o kadar çabuk alaşağı edersiniz rakiplerinizi. Biz de Rome II’de böyle bir taktik izleyelim dedik ama bu pek mümkün olmadı. En azından “çabuk” kelimesi Rome II ‘nin lügatında bulunmuyor. Çünkü oyunu tam anlamıyla inceleme seviyesine gelebilmek için, ikinci yamayı beklemek durumunda kaldık. Çabuk oldu mu hayır, sağlıklı oldu mu, evet.


Oyunu açar açmaz giriş bölümüne dalıverdim hemen. Her şey Türkçe, birkaç yazım hatası haricinde çeviriler şahane. Hatta eski kelimeler yoğunlukla kullanılmış olduğundan, zaman zaman açıp TDK’ya bile baktım. Güzel iş çıkarılmış. Giriş bölümümüz Roma’yı konu alıyor ve bizi o esnada mevcut topraklarınızı tehdit edip liderinizi esir eden Samnite’lerle çarpıştırıyor. Bir nevi eğitim görevi gibi bir şey. İyi bir eğitim görevi olmuş ama 2 saatlik bu süreci ben niye 5 saatte bitirdim Creative Assembly biliyor musun? Çünkü oyun yer yer, zaman zaman oyunun sonsuz hatalarını büyük ölçüde gideren bir yama yayımlanmasına rağmen hala yaptığım şeyleri oyun yapmamışım gibi algılıyor… Barış anlaşması yap diyor, yapmama rağmen oyun bir türlü ilerlemiyor. Ana menüyü bile açamıyorum ki ilerleyeyim. Bölümün son savaşını kazanmama rağmen, son videonun çıkması gereken yerde oyun öylece kilitlenip duruyor hadiii. Mecbur ALT +F4.



Baltalar elimizde, kırbaçlar belimizde, biz gideriz ölüme hey ölüme.

Tamam Total War oyunları teknik anlamda hiçbir zaman sorunsuz olmadı, delicesine buglarına rağmen çılgınlar gibi oynadık. Ama ayıptır günahtır, 60 Dolar alıyorsunuz ön siparişle. Çıkış tarihinde insanlara beta gibi oyun sunmanın anlamı nedir? Ben mecbur muyum aynı yerleri tekrar tekrar oynamaya. Son çıkan yamadan sonra bu sorunlar nispeten düzeldi lakin çıktıktan 10 gün sonra oyunu adam akıllı oynayabileceksek neden çıkış tarihi geciktirilmedi? Sega’yı mı suçlayayım yoksa Creative Assembly’i mi? Neyse içerikten devam edelim.


Sıra Sıra Komutanlar, Birbirini Kovalar


İçerik önceki Total War oyunlarından çok da farklı değil (yer yer kırpılmış ve fazlasıyla sadeleştirilmiş olmasına rağmen).Yine sıra tabanlı hamlelerimizi yapacağımız güzel bir dünya haritamız var. Avrupa’dan Batı Asya’ya ve Kuzey Afrika’ya kadar uzanabiliyor kollarımız. Şehirlerimizi geliştiriyor, yatırımlarımızı yapıyor ve ordular kuruyoruz ki düşmanımızla karşılaştığımızda hezimete uğratabilelim.


Önceki oyunlarda sınırlı sayıda görsellikle bize sunulan bu sıra tabanlı strateji haritası bu kez Creative Assembly tarafından daha ciddi olarak tasarlanmış, kimileri beğenmese de bu detaylı görünüm benim çok hoşuma gitti. Özellikle bulunduğunuz coğrafyaya göre vücut bulan coğrafi şekiller (kuzeyde yoğun ormanlar, oyun oyna  Afrika’da ışıl ışıl parlayan çöller gibi ) önceki atlasvari görünüşe göre daha hoş duruyor. Şehirlerinize yatırım yapıp, yeni binalar ekledikçe (her ne kadar bina sayısı kısıtlı olsa da) küçücük bir yerleşim biriminin karmaşık bir şehre dönüşmesini izlemek keyifli. Bunun yanında şehir kuşatmalarında eklenen ufak animasyonları görmek de hoş. Fakat eski oyunlarda (özellikle medieval total war) önemli olayları resmeden kısa süreli animasyon filmlerini neden kaldırmışlar bilmiyorum. Onları izlemeye bayılıyordum.



Total War: ROME II

Tuesday, October 1, 2013

PES 2014 İnceleme

PES 2014 İnceleme


Birçok Türk genci gibi benim de çocukluğum PES oynayarak geçti. Gerek arkadaş ortamında gerekse de kendi başıma oynarken inanılmaz bir keyif veriyordu PES. Ancak ne olduysa PES 6’dan sonra gelen PES 2008 ile her şey değişti. Bu oyunla birlikte yeni nesle geçen seri ciddi bir düşüş yaşadı ve ben de dahil olmak üzere bir sürü oyuncusunu yavaş yavaş toparlanmaya başlayan FIFA’ya kaybetti.


Her ne kadar FIFA’ya geçmiş olsam da birkaç sene boyunca eski PES’i aradığımı itiraf etmeliyim. FIFA oynuyordum, ama her sene PES’in toparlanmasını bekledim. Demoları heyecanla indirip oynadım, fakat hiçbir zaman istediğime kavuşamadım. Bu döngü FIFA 11’e kadar sürdü. Sonrasında PES’i çok az arar oldum. FIFA sürekli gelişmeye devam ederken PES ise kabuk değiştiriyor, izleyeceği yolu bir türlü bulamıyordu. Geçtiğimiz iki oyunuyla yolunu belli eden PES bu seneki oyunuyla darbesini sonunda indirdi.


PES Sonunda Pusulasını Buldu


PES 2014’ün en büyük yeniliği daha önce çokça bahsedilen grafik motoru. PlayStation 3 ve Xbox 360 döneminde serinin en çok eleştirilen noktası animasyonlarıydı. Yeni grafik motoru Fox Engine sayesinde artık hem animasyonlar çok daha yumuşak, hem de grafikler seviye atlamış vaziyette. Eskiden oyuncular deyim yerindeyse kütük gibi hareket ederdi.. PES 2014’teyse animasyonlar neredeyse çağ atlamış. Bu değişim oynanışıysa hem iyi hem de kötü yönde etkilemiş.


PES 2014 önceki oyunlara göre oldukça değişim göstermiş. Bu değişikliklere teker teker değineyim. İlk gözüme çarpan detay depar tuşuna basmıyorken oyuncuların yürür konumda hareket etmesi oldu. Artık oyuncular ya hızlı koşuyor ya da çok yavaş bir şekilde yürüyor. İkisinin ortası yok. Yapımcıların neden böyle bir tercih yaptıklarına dair mantıklı bir açıklama bulamadım. Depar kısmı da değişikliğe uğrayan bir başka nokta. Eskiden depar atarken yön değiştirdiğinizde o yöne kademe kademe giderdiniz. Şimdi ise direkt olarak o yöne dönebiliyorsunuz. Bu sayede daha gerçekçi bir oynanış sağlanmış.


Oyun için yaptığımız demo video inceleme:


Paslar ve şutlar PES serisinin her zaman en sevdiğim yönlerinden olmuştur. Ancak PES 2014’te nedenini anladığım bir şekilde şutlar çok kötü yapılmış. Attığınız şutlar bazen gereksiz yere çok yavaş ve kaleye süzülerek gidiyor. Futbolla az çok ilgili birçok oyuncu şutlarının etkili olup olmayacağını vurduğu anda anlarlar. PES 2014’teyse bunu anlayamadığım çok zaman oldu. Bu kadar gelişme kaydetmiş bir oyunda şutların geriye gitmesi şaşırtıcı olmuş. Paslarsa eski tokluğunu korumayı başarmış. Eskisine göre pas atarken kendimi daha serbest hissettim. Fakat ara pasları çok farklı bir konu. Eski oyunlarda ara paslarının ne kadar etkili olduğunu hatırlarsınız. PES 2014’te ara pası atmak eskisine göre çok daha zar, ki bu durum bence yerinde olmuş. Ara pası atmayı manuel pas atmaya benzettim biraz. Pasınızın şiddetine ve yönüne göre bir işaret çıkıyor. O işaret atacağınız pasta size yardımcı olmak için konulmuş ve ilk zamanlarda yardımcı rolünü iyi oynuyor. Açıkçası ara paslarında en başta oldukça zorlandım, ancak oynadıkça daha da alışmaya başladım. Verdiği serbestlik ve önceki oyundaki abartı etkililiğin gitmesi adına olumlu bir hamle olmuş.



PES 2014 İnceleme